SÜRDÜRÜLEBİLİR MODA: MODA ADINA BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN!

Kaynak: Unsplash.com | Anna Sulivan

 

Sürdürülebilir moda; yeşil moda, eko-moda / ekolojik moda, yavaş moda, çevreci moda, etik moda… Onca farklı kelime, tek bir mesele: duyarlılık. Sizi, sürdürülebilir moda hareketinin ne olduğu ile ilgili derinleşmeye iten bir yazı olacak bu okuyacağınız. Çıkış noktamız, yukarıdaki isimlerden bir veya birkaçını hepimizin daha önce duymuş olabileceği, ancak muhtemelen, pek azımızın konuyu derinlemesine öğrenme isteği duyduğu, araştırdığı, ve yine pek azımızın kendi tüketim tercihlerini sorgulamaya yanaştığı, daha da ileri giderek, bu konuda aksiyon aldığı gerçeği. Niyetimiz, sürdürülebilir modayı her yönüyle anlaşılabilir ve uygulanabilir kılmak. Bu yüzden, en temelden başlıyoruz. Kolları sıvadık, cevaplıyoruz: Sürdürülebilir moda nedir?

Sürdürülebilir moda; üretim ve tüketimin en hızlı olduğu sektörlerden biri olan moda sektörüne, adeta ‘başka bir yol mümkün’ diyen, ekolojik bütünlüğü ve toplumsal adaleti savunarak moda sektöründe köklü değişimlere kapı aralamayı hedefleyen bir akım. Hızlı modanın, hızlı üretimin ve günümüz tüketicisinin modaya yönelik geliştirdiği ‘tek kullanımlık’ tavrın tam karşısında duruyor. En basit şekliyle amacı, moda ürünlerinin tasarlanma, üretilme, nakledilme, kullanılma ve en sonunda atılma yöntemlerini değiştirerek, a’dan z’ye tüm süreçleri çevreye duyarlı hale getirecek şekilde dönüştürmek diyebiliriz.

Şimdi gelin, 2011 tarihli “Moda Sektörünü “Yavaşlatan” Eğilim: Eko Moda ve Modada Sürdürülebilirlik” raporuna yakından bakalım. Rapor, sürdürülebilir modayı ‘çevreci, geri dönüştürülebilir, yüksek kaliteli ürünlerin yer aldığı moda akımı’ olarak tanımlarken; sürdürülebilir moda hareketinin amacını şöyle ifade ediyor: ‘üretilen ürünlerde yüksek kalite ve düşük üretim rakamları sağlayarak, çevre dostu yeşil ürünlerin tedarik edilmesi, böylece günümüzün tüketim çılgınlığını hızla körükleyen moda endüstrisinin yavaşlatılması’. Sanıyoruz ki raporda yer alan, birazdan okuyacağınız veri, sürdürülebilir modanın önemini büyük bir açıklıkla gözler önüne seriyor: Verilere göre, Zara’nın ürün gamının %70’i her 15 günde bir yenileniyor, üretim aşamasında ise günde 8.000 adet ürün kesiliyor. Üstelik, bahsettiğimiz araştırma 2004 tarihli. Moda endüstrisinin akıl almaz büyüme ve gelişme hızını göz önünde bulundurursak, bu verilerin günümüzde ne denli değişmiş olabileceğini tahmin edebilirsiniz.

Sürdürülebilir moda literatürünü incelediğimizde karşımıza 5 kriter çıkıyor:

1) modanın yerel standartlarda üretilmesi,
2) etik üretim yapılması,
3) geri dönüşüm materyallerinin kullanılması,
4) ek olarak, organik ve doğal materyaller kullanılması,
5) ürünlerin uzun ömürlü olacak şekilde üretilmesi.

 

Kaynak: Unsplash.com | Karina Tes

 

Birleşmiş Milletler’in ‘sürdürülebilir modanın 3 temel taslağı’ olarak ifade ettiği maddelerde de bu beş kriter ile kesişen noktalar görüyoruz: çevreye zarar vermeyen adil ticaret, organik ve geri dönüşümlü pamuk kullanılması, eko markalı ve geri dönüşümlü materyaller kullanılarak ürün kullanımlarının ömrünün uzatılması. Bu tanımlarda gördüğünüz üzere, sürdürülebilir moda yalnızca çevresel değerleri kapsamakla kalmayan, bunun da ötesine geçerek kültürel, sosyal ve etik değerleri de içine alan bir akım.

Sürdürülebilir modayı işaret etmek için sıklıkla kullanılan bir başka kavramın ‘yavaş moda’ olduğundan söz etmiştik. Bu kavram, ilk defa, 2007 yılında, Kate Fletcher tarafından ortaya atılıyor ve ‘tasarımcılar, alıcılar, perakendeciler ve tüketicilerin; ürünlerin çalışanlar, topluluklar ve ekosistem üzerindeki etkisinin daha çok farkında oldukları bir yaklaşım’ olarak tanımlanıyor. İşte bu yüzden, sürdürülebilir veya yavaş moda; her şeyden önce doğa üzerinde minimal bir etki bırakmayı hedefleyen bir hareket. Bu doğrultuda da; doğal malzemelerle ve çevreye saygılı süreçlerden geçerek üretilen, uzun ömre sahip, yüksek kaliteli ve dayanıklı ürünleri içine alıyor. Etik çalışma koşulları sunduğu gibi, sosyo-ekonomik olarak yerel kültür çeşitliliğine saygı duyuyor. Fletcher’ın tüm bu noktaları harmanlayarak, yavaş moda için oluşturduğu bir diğer tanım: üretim ve diğer tüm süreçler açısından ekolojik, sürdürülebilir ve etik bir moda hareketi.

Birkaç örnek verelim: Organik yollarla parçalanabilen kumaşlar, geri dönüştürülmüş giysilerin yeniden tasarlanması, plastik içermeyen ambalaj üretimi, toksik olmayan boyaların kullanımı, sıfır atık desen kesme yöntemleri kullanma, mevsimsiz ve zamansız parçalar tasarlayarak sınırlı koleksiyon oluşturma; bu gibi uygulamalar, sürdürülebilir moda akımına uygun uygulamalar arasında gösteriliyor.

Şöyle düşünün, nasıl ki tek kullanımlık plastikleri hayatımızdan uzaklaştırmak anlamında farkındalığımız günden güne artıyor; bunu modaya bakış açımız için de uygulamak mümkün. ‘Bu kıyafete gerçekten ihtiyacım var mı?’, ‘Bu ayakkabı ne gibi aşamalardan geçerek bana ulaştı?’, ‘Bu çantaya daha sonra ne olacak?’ gibi soruları sormaya başlamanın tam zamanı. En basitinden, araştırmalar, büyük bir kısmı plastikten yapılan tek bir spor ayakkabının bir çöp sahasında parçalanması 1000 yıl alabilir diyor. Bu sürenin sonunda ise parçalar, toprağa ve okyanusa yayılan küçük plastik parçalarına dönüşüyorlar. Tüm moda sektörünün doğaya vermekte olduğu tahribatı, bir spor ayakkabısı örneğinden yola çıkarak siz düşünmeye çalışın…

Güzel haber şu ki, başka bir yol mümkün. Üretici ve tüketiciler olarak üzerimize düşenleri yapmaya istekli olursak eğer, yeni bir sistem yaratabiliriz. Biz, üreticiler; sektörde sürdürülebilir yenilikler yaratırsak, doğaya zarar vermeyen üretim şekillerini benimsersek, adil ve etik çalışma koşulları sağlar ve çok yönlü, zamansız tasarımlara imza atarsak, malzemelerimizi doğal ve kaliteli olanlarar arasından seçer, yeniden değerlendirmenin yollarını araştırsak… Yine biz, aynı zamanda tüketiciler; sürdürülebilir moda ilkelerini benimseyen moda ürünlerini tercih eder, neyi neden alacağımızı düşünerek satın alırsak, kıyafetlerimizi yeniden değerlendirme ve onarma yollarına yönelir, ikinci el ürünleri tercih etmeye başlarsak… Özetle; al-at döngüsünü değil, döngüsel bir yaklaşımı benimsersek eğer, işte o zaman günümüz moda dünyasında köklü ve radikal değişimlere ışık tutabilir, hızlı modanın yarattığı ekolojik zararları azaltmaya başlayabilir ve bizden sonraki nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.