VINTAGE. ÇÜNKÜ YAŞANMIŞLIĞIN BİR BÜYÜSÜ VAR.

Kaynak: Fashion Week Istanbul

 

Her şeyin giderek daha büyük bir hızla dijitalleştiği günümüz dünyasında, geçmişin özlemini daha da fazla hisseder olmadık mı sizce de? Günümüzün hızı ve karmaşası karşısında, geçmişin yavaşlığını ve basitliğini arıyoruz. Güzel olan ne varsa dakikalar içinde tüketilmesine alıştık; oysa hepimiz aslında sürdürülebilir olanlara özlem duyuyoruz. Kabul edelim, siz de bu özlemi derinlerde bir yerlerde hissediyorsunuz. Ne mutlu ki, geçmiş dönemlerin ruhunu bir nebze olsun şimdiye taşımayı sağlayan bir akım var ve yine ne mutlu ki bu akım, moda dünyasındaki büyük yerini korumaya devam ediyor: vintage modası.

Gücünü yaşanmışlığın büyüsünden alan vintage modasının, adeta geçmişe bir saygı duruşu niteliğinde olduğunu söylemek mümkün. Altı çizilesi bulduğumuz ilk konu şu ki, vintage parçalar en az 20 yıllık bir geçmişe sahip oldukları ve üretildikleri dönemin izlerini üzerlerinde taşıdıkları için ‘vintage’ olarak adlandırılırlar ve onları zamana meydan okuyan parçalar yapan da budur. Vintage parçaların nostaljik çizgilerini, formlarını, kesimlerini düşünün; böyle bir imge size neyi çağrıştırıyor? Bizim cevabımız belli: hem biçim hem işlev açısından zamansızlık, eskiye bağlılık ve kalite.

 

Kaynak: Vogue India

 

Vintage parçalar, günümüzün yüksek tempolu hayat tarzında, biraz olsun duraklamayı, geçmişin bilgeliğini yeniden anımsamayı ve takdir etmeyi hatırlatır bizlere. Görüntülerinin ardında sağlam bir duruş ve ayakları yere basan bir tavır saklıdır. Seri üretim ürünü olmadıkları ve çoğunlukla elde üretildikleri için uzun ömürlülerdir ve üretim süreçlerindeki özen doğrudan dışarıya yansır. Sanki kıyafet değillerdir de, hepsi geçmişin tozlu sayfalarından kopup gelmiş karakterlerdir. Aslında öyledir de, çünkü her biri kendine özgü bir hikaye taşır üzerinde. Vintage parçaları üzerinize geçirir geçirmez kendinizi bir zaman makinesinin içinde yolculuk eder gibi hissetmenizin sebebi de budur fikrimizce.

Eşsizdirler hem. O üründen bir başkasında olmadığını, sizdeki parçanın ikinci bir eşi olmadığını bilmenin özel hissini de yaşarsınız vintage parçaları üzerinizde taşırken. Olduğunuz kişiyi özgürce ifade edebilir, stilinizi rahatça yansıtabilirsiniz çevrenize.

Şimdi gelin, şöyle bir zamanda yolculuk yapalım ve 1920’lerden başlayarak 1990’lara kadar her dönemin öne çıkan bazı vintage detaylarına yakından bakalım.

 

Kaynak: The Vou | 1980’ler Modası

 

  • 1920’ler: Düşük belli ve bol kesim süveter elbiseler, “T” kayışlı ayakkabılar
  • 1930’lar: Bolero ceketler, abartılı omuzlu elbiseler, burnu açık ayakkabılar
  • 1940’lar: Daha kısa, maskülen etekler, tayyörler, apoletler, broşlar, platform ayakkabılar
  • 1950’ler: Feminen, kaniş etekler, kokteyl elbiseleri, çiçekli desenler
  • 1960’lar: Kalem etekler, mini elbiseler, büyük kolye ve küpeler
  • 1970’ler: “Boho-şık” tarz, yüksek topuklu çizmeler, bol paça pantolonlar, etnik desenler
  • 1980’ler: Vatkalar, yüksek bel pantolonlar, altın zincirler, stilettolar
  • 1990’lar: Aşırı bol sweatshirt’ler, kot tulumlar, eşofman takımlar, tozluklar

Vintage modası, aynı zamanda modanın hızlı tüketimine bir çözümdür de. Hatırlarsanız, hızlı modanın maliyeti üzerinde epey durmuştuk; sürekli değişen ve tüketilen günümüz moda anlayışı beraberinde hammadde, enerji, su ve insan gücü gibi kaynakların ihtiyaçtan çok daha fazla tüketilmesine sebep oluyor ve doğaya her geçen gün daha fazla zarar veriyordu. Vintage modası ise tersine, bu hızla tüketime ‘dur’ diyen bir tavır benimser, adeta modada kalitenin ve uzun ömürlülüğün aynı anda mümkün olabileceğini kanıtlar. Bir başka deyişle, geçmiş dönemlere ait parçaların yeniden yaşatılması ve günümüzde kullanılması ile daha fazla tekstil atığı oluşmasını önlemek ve iklim değişikliğinin önüne geçmek mümkün olur.

Özetle, ruhu vardır vintage modasının. Duruşu, karakteri, sağlam bir bakış açısı vardır. Bu yüzden, en başta da söylediğimiz gibi bizim tercihimiz vintage - çünkü yaşanmışlığın bir büyüsü var.